Yediğim içtiğim benim olsun gezdiğim gördüğüm yerleri anlatacam da soluklanayım önce, mutfağa bi koşu git de su getir hele..

24 Mart 2012 Cumartesi

 - Sultanahmet Camiisi Seyahatnamesi - 


Bu hafta; ezan sesinin bi başka güzel duyulduğu, ellerin semaya açılıp duaların edildiği, dileklerin tutulduğu Sultanahmet Camiisi'ndeyiz .. 



Camii, Sultanahmet Meydanı'nda Ayasoyfa Müzesi'nin tam karşısında bulunup, temelleri Sultan 1.Ahmed zamanında Mimar Sedefkar Mehmet Ağa tarafından 1609 yılında başlanmış ancak açılış töreni 1616 yılında yapılmasına rağmen 1619 yılında tamamlanmıştır.




Camii, Türkiye'nin tek 6 minareli camiisidir. Söylenen rivayetlere göre; Sultan 1. Ahmet mimardan, camiinin minarelerini altın kaplama olmasını istemiş, mimar da bunu 6 tane minaresi olsun olarak anlayınca camiiye 6 tane minare yapmıştır. 



Camii; içinde bulunan 20 bini aşkın çininin renginden dolayı yabancılar tarafından Mavi Camii olarak adlandırılmıştır. 


Dört fil ayağı üzerine oturtulmuş olan camiinin ana kubbesi, 33,60 metre çapında ve 43 metre yüksekliğindedir ve camiide 6 eş sıra halinde 260 tane pencere bulunmaktadır. Avlusunda ise abdesthaneler ve altıgenli fıskiye bulunmaktadır. 

- Camii hem ibadet etmek isteyenler tarafından hem de turistlik gezi amaçlı gelen turistler tarafından dolup taşmakta. - 



Bu büyük ve ihtişamlı camiinin ışıklandırılması ipli avizelerle sağlanmış, iplerin arasında örümcek ağları oluşmaması için avizelerde devekuşu yumurtaları kullanılmıştır. (Avizelerdeki devekuşu yumurtarının kullanımı, örümceklerin oradan uzaklaşmasını sağlamaktadır.)


İçeriye adımızı atar atmaz mükemmelliğin eş anlamıyla karşılaştığınız camiinin duvarlarına Kuran-ı Kerim'den sözlere yer verilmiştir. 

- Namaz kılan babalar ile çocukları ve babası namaz kılarken "Baba, La ilahe illallah" diye bağıran çocuk :) - 

- Camiide hem Arapça hem de Türkçe mealli birçok dua duvarlarda asılı bulunmakta. - 

- Söylenen bir diğer rivayete göre de camii içinde bulunan bu çeşmeden zemzem suyu akıyormuş. Biz musluğu açtık ama bırakın zemzemi normal çeşme suyu bile akmadı :( - 

- Mekke'yi gösteren camiide bulunan bir tablo - 

Belki camiinin görkeminden belki o an havadaki atmosferden insan kendini rahatlamış ve bi o kadar da huzurlu hissediyor. Aslında seyahatnanemi daha çok uzun tutup daha çok detaylı bilgi vermek isterdim ama bu güzelliği gidip kendiniz görmeniz istiyorum.
Ben Sultanahmet Camiisi'ni çok beğendim, hayran kaldım. Sizinde gidip görmeniz, dualar etmeniz ve seyahatnanemi beğenmeniz dileğiyle Işılsu Durna~





22 Mart 2012 Perşembe

- Saint Antoine Kilisesi Seyahatnamesi -   


Bu hafta; İstiklal Caddesi'nde belki de önünden defalarca geçtiğimiz, geçince gördüğümüz, gördüğümüzde ise "kanka girek mi la dendiğinde oğlum boşver camiye gitmeyen adamsın kilisiye mi gitcen" dediğimiz yediden yetmişe insanın ibadet ettiği yerdeyiz..






Bu kiliseye nasıl gidebilirim?;
Kilise Taksim/İstiklal Caddesi üzerinde olup(İstiklal'e de nasıl gidildiğini de ben mi söylücem la) Galatasaray Lisesi ile Tünel arasında bulunmaktadır. 




İçeri girer girmez muhteşem mimarisiyle karşılaştığımız kilise 1906-1912 de mimar Giulio Mongeri tarafından yeni gotik tarzda inşa edilmiştir. (Valla sen bunu bizim müteahhitlere verdin mi 6 yılda deniz kumuyla 64454154 tane kilise yapardı yeminle)




Kilise İstanbul'da cemaati en geniş Katolik Kilise'si olmakla birlikte, kilisenin yönetimi İtalyan rahiplere aittir.  



Kilise'de satılan dilek mumları büyüklüğüne göre tanesi 1, 1,5 yada 2 TL olup gelirleri kiliseye bağışlanmaktır. (Ayrıca İlkokul 5. sınıfta bu kiliseye gittiğimde üniversiteyi kazanıp, doktor olucam diye dilek mumu dikmiştim. Dileğim kabul olmuştu ama ters giden bişey vardı tıp değil halkla ilişkiler ve reklamcılık bölümü kazanmıştım. Olsun ben hala dileğim belki kabul olur diye bekliyorum. Sonuçta umut fakirin ekmeği) 




Kilisenin önünde kiliseye gelir getirmesi için yaptırılmış iki apartman bulunmaktadır. Bu iki apartman arasında yer alan kapıdan kilisenin avlusuna girilmektedir. (Küçükken hep o apartmanın zillerine basıp kaçmak istemiş, ama hep topunuzu keserim diye bir rahip çıkar diye korkmuştum)

Peki ya ayin saatleri;


Her ne kadar fotoğrafları çekerken güvenlik tarafından azar yemiş olsam da ben Saint Antoin kilisesini, mimarisi çok beğendim. Sizinde kiliseyi gidip görmeniz, mum dileklerinden bir tane yakmanız ve seyahatnamemi beğenmeniz dileğiyle Işılsu Durna~


6 Mart 2012 Salı

"İzmir Özel" Seyahatnamesi 


Bu soğuk havada İstanbul'un kalabalığından, trafiğinden, samimiyetsizliğinden uzakta 2 gece 3 günlük sıcak hatta çok sıcak bir gezi hikayesi :)


Bu kız daha geçen sefer başka yere gitmedi mi? İyi bari bu sefer ablasıyla gitmiş. Anası babası kız başına nasıl yollamışlar öyle abovv.


Heyecanlarımı topladım koydum bavullara. Geçen seferden temkinliyim bu sefer az koydum heyecanlarımı.
Geldik havaalanına. Normal insan bak adı üstünde insan diyorum, uçağın kalkmasına 1 saat kala gelirken biz tam 3 saat önce geldik. 3 saat diyorum. Bizim ailede görmemiştik ırsi heralde.
Ben biraz havaalanı mağazalarını gezcem şurda güzel takıcı var, tamam bende wc'ye gidiyorum. Ben acıktım sen acıktın mı? Hadi ya acıkmadın mı? Yersin ya hem zaman geçer. Şu bulmacadaki ünlünün ismi neydi la? Gazeteyi ver de iş ilanlarına bakayım. Şurası bana uygun arasana bi belki part time alırlar. Aa kpss soruları varmış. Türkçede 20 doğru 10 yalnış derken sonunda bindik uçağa..



Kızım bak çekme kızacaklar. Banane ya. Bak ya uçak falan düşerse. Banane ya çekijeeem işte. Ooo tam feyslik oldu kızım baksana. 


Şu pilotlara birileri uçak kullanmayı adam gibi öğretmeli. Bırak türbülansa girmeyi içinde gezdirdi nerdeyse. Off ortada olmakta çok sıkıcı, kızım çekilde az camdan bakayım. Yaa verdikleri sandwiç çok güzeldi, görsüzlük yapıp bi tane daha istesem verirler mi ya. Ne yani verse nolur, insanlık ölmüş..


Atamızın "İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri" sözünü anlatan anıt..


Saat Kulesi, 1901 yılında Sadrazam Mehmet Said Paşa tarafından İzmir/Konak Meydanına eskiden saatler çok pahalı diye yaptırılmıştır. 


Yeter bu kadar birazda İzmir'i, İzmir insanını geleneklerini anlat yoksa blogunu kapatıcam ha!
Bi defa İzmir'e adım atmaz, o temiz havası etkiliyor insanı. Havası çok güzel. İstanbul'da insanların soğuktan götü donarken, İzmir'de gündüzleri yanınıza mont bile almadan çıkabilirsiniz. 
Sürekli bi yaz havası hakim. İnsanın her an hadi çıkar bikinileri denize giricem diyesi geliyor. Deniz demişken, ben böyle temiz deniz hayatımda görmedim. Hiç mi bi pislik bi çöp olmaz, şaşırdım.
Her yer palmiye ağaçlarıyla dolu, bu da İzmir'i çok sıcakkanlı ve şık göstermiş. Evlerine, sahil yoluna bayıldım. İnsanları çok iyi hele ki esnaf. Bi fön çektiriyim dedim 1 saatten fazla kuaförde kaldım, bi ilgi bi alaka.

Cafeleri çok ucuz. En lüks yerde bile çok uygun fiyata yemek yiyebilirsiniz. 
Bu kadar güzelliğin yanında İzmir halkı en çok belediyelerinden şikayetçi. Belediye çalışmaları yüzünden gidilecek en yakın mesafe bile yarım saaten fazla sürüyor. İşin kötüsü hem su tesisat çalışması, kablolu internet çalışması, kaldırım, doğalgaz ve yıllardır bitmeyen metro çalışmaları hep aynı anda. Biri bitince diğeri başlasın mantığı yok. Bu da İzmir'lileri bıktırmış fazlasıyla. La 3 gün susuz kaldık, koktuk la koktuk..
İnsanlar kahvaltı yerine boyoz denilen şeyi yiyorlarmış. Bana yemek hiç kısmet olmadı ama kumruya bayıldım diyebilirim :)) 
Ha bi de işin en ilginç tarafı İzmir ikiye bölünmüş. Karşıyakalılar ve İzmir diye. Sanırsın aralarında kan davası var. İki tarafta birbirinden nefret ediyor. Karşıyakalılar kendilerine 35,5 ismini vermişler. Ve biz İzmir'li değil Karşıyakalıyız diyorlar..


Ee birazda alışveriş yapalım;
Kolye 5 lira. (Aovvvv) Bileklik bedava. (Oouuvv da o nası la? Kolye alana bileklik bedava dediler olm) 


Tamam sus artık amma uzun yazmışsın;
Uzun lafın kısası ben İzmir'e bayıldım. İnşallah yazın kısmet olursa tatile gitmek istiyorum.
Söylemeden edemicem İzmir'in kızları da öyle aman aman güzel falan da değil yani, İstanbul'a gelsinler de hanfendi görsünleasdfghjkjhgfd. 



Ben İzmir'i çok beğendim, sizlerin de İzmir'i gezip görmeniz ve Seyahatnamemi beğenmeniz dileğiyle Işılsu Durna~