Yediğim içtiğim benim olsun gezdiğim gördüğüm yerleri anlatacam da soluklanayım önce, mutfağa bi koşu git de su getir hele..

13 Nisan 2012 Cuma

- Yerebatan Sarnıcı Müzesi Seyahatnamesi - 



Bir kişi ne kadar? 10 lira. Çüş! Turist misin sen? Peh Mahmut turist değilmiş, kes 5 liralık ordan bi bilet..


Yerebatan Sarnıcı 527-565 yılları arasında Doğu Roma İmparatoru Iustinianos tarafında yaptırılmıştır. (bakmayın orda 532 yazdığına yapımı benim dediğim yıllar arasında olmuş. BİZ NE DERSEK O, BURDA HERŞEY GERÇEK asdfghjk)



Fotoğraflarda da anlatılanları tekrar söylemek gerekirse; Doğu Roma İmparatorluğu zamanında yememiş içmemiş, sırf alemde bi şeklimiz olsun diye gitmişler en büyük sarnıcı yapmışlar. 


Sırf şurda iki tane taş görücez diye 54754 saat bilet kuyruğundan sonra içerideyiz. İlk girdiğimde garip bi kokuyla karşılaştım. Ama bi zaman sonra o koku çok hoşuma gitti. O koku parfüm yapılsa gider alırım açıkçası. Ama doldurma parfüm olcak, bi orjinal parfüm kaç para biliyon mu?! 


Eskiden su kuyusu olarak kullanılanan sarnıçta bulunan sular Belgrad Ormanları'ndan getirilmiş. Valla bu Romalılarda hiç akıl yok ne gerek var taa Belgrad'a gitmeye, yap bi çeşme niye o kadar uzağa gidiyon. Bunları mı ben söylicem size ya..
Söylenen başka bi rivayete göre de Romalılar burayı saklanma amacıyla yaptırmış. Ama gerçekten saklanmak içinse gerçekten sarnıç çok yanlış bi tercih. Çünkü içerisi fazla havasız ve çok soğuk. 


Sarnıçta 2 tane sütunun altında Medusa başları bulunuyor. Şimdi anacım sen soracan bana bu Medusa nedir diye.
Yine bir rivayete göre bu Romalılar döneminde Medusa yengemiz bir adamla evleniyor. Ama abla çapkın, gözü dışarda sen git kocanı aldat. Kocası da bunu öğrenmesin mi, bizimki gururuna yediremiyor. Anam erkek her yerde erkek. Sen git bizimki Medusa'yı lanetleyip, bi mağaraya kapat. O mağarayada giren tüm erkekler Medusa'yla göz göze gelince taş kesilsin mi. Ama Medusa'da hak etmiş yani.. 


Sarnıç sularının içinde birçok balık yaşıyor. Ama Allah'tan bizim Türk insanı bu balıkları farketmemiş. Oltasıyla, ağlarıyla gelip bunları avlamazlarsa bende bişi bilmiyorum. 


Sarnıçta bir de dilek havuzu bulunuyor. Ama havuzun içine baktığında hep böyle 5 kuruş 10 kuruş atılmış. Elalemin ülkesine müzeye gidiyorsun dilek havuzuna 10 kuruş atıyorsun. Turist olmuşsun ama adam olamamışsın püüh.
Valla ben 1 TL attım. İşi sağlama almak lazım! 


Hanfendi napıyorsunuz? İsmimi yazıyorum. Hanfendi ayıp değil mi tarihi eserlere böyle mi sahip çıkıyorsunuz? Uff snane be slaq! 


Söylenen bir başka rivayette sarnıçta gezerken eğer size su damlası düşerse dilediğiniz dilekler kabul oluyormuş. Valla bendeki bal balderesinde yok, bırak tek su damlasını bildiğin sırılsıklam oldum. Sabun verseler yıkanırdım o derece asdfghjkjhgf. 

Ben Yerebatan Sarnıcı'nı çok beğendim, sizlerin de sarnıcı gidip görmeniz ve seyahatnamemi beğenmeniz dileğiyle Işılsu Durna~

24 Mart 2012 Cumartesi

 - Sultanahmet Camiisi Seyahatnamesi - 


Bu hafta; ezan sesinin bi başka güzel duyulduğu, ellerin semaya açılıp duaların edildiği, dileklerin tutulduğu Sultanahmet Camiisi'ndeyiz .. 



Camii, Sultanahmet Meydanı'nda Ayasoyfa Müzesi'nin tam karşısında bulunup, temelleri Sultan 1.Ahmed zamanında Mimar Sedefkar Mehmet Ağa tarafından 1609 yılında başlanmış ancak açılış töreni 1616 yılında yapılmasına rağmen 1619 yılında tamamlanmıştır.




Camii, Türkiye'nin tek 6 minareli camiisidir. Söylenen rivayetlere göre; Sultan 1. Ahmet mimardan, camiinin minarelerini altın kaplama olmasını istemiş, mimar da bunu 6 tane minaresi olsun olarak anlayınca camiiye 6 tane minare yapmıştır. 



Camii; içinde bulunan 20 bini aşkın çininin renginden dolayı yabancılar tarafından Mavi Camii olarak adlandırılmıştır. 


Dört fil ayağı üzerine oturtulmuş olan camiinin ana kubbesi, 33,60 metre çapında ve 43 metre yüksekliğindedir ve camiide 6 eş sıra halinde 260 tane pencere bulunmaktadır. Avlusunda ise abdesthaneler ve altıgenli fıskiye bulunmaktadır. 

- Camii hem ibadet etmek isteyenler tarafından hem de turistlik gezi amaçlı gelen turistler tarafından dolup taşmakta. - 



Bu büyük ve ihtişamlı camiinin ışıklandırılması ipli avizelerle sağlanmış, iplerin arasında örümcek ağları oluşmaması için avizelerde devekuşu yumurtaları kullanılmıştır. (Avizelerdeki devekuşu yumurtarının kullanımı, örümceklerin oradan uzaklaşmasını sağlamaktadır.)


İçeriye adımızı atar atmaz mükemmelliğin eş anlamıyla karşılaştığınız camiinin duvarlarına Kuran-ı Kerim'den sözlere yer verilmiştir. 

- Namaz kılan babalar ile çocukları ve babası namaz kılarken "Baba, La ilahe illallah" diye bağıran çocuk :) - 

- Camiide hem Arapça hem de Türkçe mealli birçok dua duvarlarda asılı bulunmakta. - 

- Söylenen bir diğer rivayete göre de camii içinde bulunan bu çeşmeden zemzem suyu akıyormuş. Biz musluğu açtık ama bırakın zemzemi normal çeşme suyu bile akmadı :( - 

- Mekke'yi gösteren camiide bulunan bir tablo - 

Belki camiinin görkeminden belki o an havadaki atmosferden insan kendini rahatlamış ve bi o kadar da huzurlu hissediyor. Aslında seyahatnanemi daha çok uzun tutup daha çok detaylı bilgi vermek isterdim ama bu güzelliği gidip kendiniz görmeniz istiyorum.
Ben Sultanahmet Camiisi'ni çok beğendim, hayran kaldım. Sizinde gidip görmeniz, dualar etmeniz ve seyahatnanemi beğenmeniz dileğiyle Işılsu Durna~





22 Mart 2012 Perşembe

- Saint Antoine Kilisesi Seyahatnamesi -   


Bu hafta; İstiklal Caddesi'nde belki de önünden defalarca geçtiğimiz, geçince gördüğümüz, gördüğümüzde ise "kanka girek mi la dendiğinde oğlum boşver camiye gitmeyen adamsın kilisiye mi gitcen" dediğimiz yediden yetmişe insanın ibadet ettiği yerdeyiz..






Bu kiliseye nasıl gidebilirim?;
Kilise Taksim/İstiklal Caddesi üzerinde olup(İstiklal'e de nasıl gidildiğini de ben mi söylücem la) Galatasaray Lisesi ile Tünel arasında bulunmaktadır. 




İçeri girer girmez muhteşem mimarisiyle karşılaştığımız kilise 1906-1912 de mimar Giulio Mongeri tarafından yeni gotik tarzda inşa edilmiştir. (Valla sen bunu bizim müteahhitlere verdin mi 6 yılda deniz kumuyla 64454154 tane kilise yapardı yeminle)




Kilise İstanbul'da cemaati en geniş Katolik Kilise'si olmakla birlikte, kilisenin yönetimi İtalyan rahiplere aittir.  



Kilise'de satılan dilek mumları büyüklüğüne göre tanesi 1, 1,5 yada 2 TL olup gelirleri kiliseye bağışlanmaktır. (Ayrıca İlkokul 5. sınıfta bu kiliseye gittiğimde üniversiteyi kazanıp, doktor olucam diye dilek mumu dikmiştim. Dileğim kabul olmuştu ama ters giden bişey vardı tıp değil halkla ilişkiler ve reklamcılık bölümü kazanmıştım. Olsun ben hala dileğim belki kabul olur diye bekliyorum. Sonuçta umut fakirin ekmeği) 




Kilisenin önünde kiliseye gelir getirmesi için yaptırılmış iki apartman bulunmaktadır. Bu iki apartman arasında yer alan kapıdan kilisenin avlusuna girilmektedir. (Küçükken hep o apartmanın zillerine basıp kaçmak istemiş, ama hep topunuzu keserim diye bir rahip çıkar diye korkmuştum)

Peki ya ayin saatleri;


Her ne kadar fotoğrafları çekerken güvenlik tarafından azar yemiş olsam da ben Saint Antoin kilisesini, mimarisi çok beğendim. Sizinde kiliseyi gidip görmeniz, mum dileklerinden bir tane yakmanız ve seyahatnamemi beğenmeniz dileğiyle Işılsu Durna~


6 Mart 2012 Salı

"İzmir Özel" Seyahatnamesi 


Bu soğuk havada İstanbul'un kalabalığından, trafiğinden, samimiyetsizliğinden uzakta 2 gece 3 günlük sıcak hatta çok sıcak bir gezi hikayesi :)


Bu kız daha geçen sefer başka yere gitmedi mi? İyi bari bu sefer ablasıyla gitmiş. Anası babası kız başına nasıl yollamışlar öyle abovv.


Heyecanlarımı topladım koydum bavullara. Geçen seferden temkinliyim bu sefer az koydum heyecanlarımı.
Geldik havaalanına. Normal insan bak adı üstünde insan diyorum, uçağın kalkmasına 1 saat kala gelirken biz tam 3 saat önce geldik. 3 saat diyorum. Bizim ailede görmemiştik ırsi heralde.
Ben biraz havaalanı mağazalarını gezcem şurda güzel takıcı var, tamam bende wc'ye gidiyorum. Ben acıktım sen acıktın mı? Hadi ya acıkmadın mı? Yersin ya hem zaman geçer. Şu bulmacadaki ünlünün ismi neydi la? Gazeteyi ver de iş ilanlarına bakayım. Şurası bana uygun arasana bi belki part time alırlar. Aa kpss soruları varmış. Türkçede 20 doğru 10 yalnış derken sonunda bindik uçağa..



Kızım bak çekme kızacaklar. Banane ya. Bak ya uçak falan düşerse. Banane ya çekijeeem işte. Ooo tam feyslik oldu kızım baksana. 


Şu pilotlara birileri uçak kullanmayı adam gibi öğretmeli. Bırak türbülansa girmeyi içinde gezdirdi nerdeyse. Off ortada olmakta çok sıkıcı, kızım çekilde az camdan bakayım. Yaa verdikleri sandwiç çok güzeldi, görsüzlük yapıp bi tane daha istesem verirler mi ya. Ne yani verse nolur, insanlık ölmüş..


Atamızın "İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri" sözünü anlatan anıt..


Saat Kulesi, 1901 yılında Sadrazam Mehmet Said Paşa tarafından İzmir/Konak Meydanına eskiden saatler çok pahalı diye yaptırılmıştır. 


Yeter bu kadar birazda İzmir'i, İzmir insanını geleneklerini anlat yoksa blogunu kapatıcam ha!
Bi defa İzmir'e adım atmaz, o temiz havası etkiliyor insanı. Havası çok güzel. İstanbul'da insanların soğuktan götü donarken, İzmir'de gündüzleri yanınıza mont bile almadan çıkabilirsiniz. 
Sürekli bi yaz havası hakim. İnsanın her an hadi çıkar bikinileri denize giricem diyesi geliyor. Deniz demişken, ben böyle temiz deniz hayatımda görmedim. Hiç mi bi pislik bi çöp olmaz, şaşırdım.
Her yer palmiye ağaçlarıyla dolu, bu da İzmir'i çok sıcakkanlı ve şık göstermiş. Evlerine, sahil yoluna bayıldım. İnsanları çok iyi hele ki esnaf. Bi fön çektiriyim dedim 1 saatten fazla kuaförde kaldım, bi ilgi bi alaka.

Cafeleri çok ucuz. En lüks yerde bile çok uygun fiyata yemek yiyebilirsiniz. 
Bu kadar güzelliğin yanında İzmir halkı en çok belediyelerinden şikayetçi. Belediye çalışmaları yüzünden gidilecek en yakın mesafe bile yarım saaten fazla sürüyor. İşin kötüsü hem su tesisat çalışması, kablolu internet çalışması, kaldırım, doğalgaz ve yıllardır bitmeyen metro çalışmaları hep aynı anda. Biri bitince diğeri başlasın mantığı yok. Bu da İzmir'lileri bıktırmış fazlasıyla. La 3 gün susuz kaldık, koktuk la koktuk..
İnsanlar kahvaltı yerine boyoz denilen şeyi yiyorlarmış. Bana yemek hiç kısmet olmadı ama kumruya bayıldım diyebilirim :)) 
Ha bi de işin en ilginç tarafı İzmir ikiye bölünmüş. Karşıyakalılar ve İzmir diye. Sanırsın aralarında kan davası var. İki tarafta birbirinden nefret ediyor. Karşıyakalılar kendilerine 35,5 ismini vermişler. Ve biz İzmir'li değil Karşıyakalıyız diyorlar..


Ee birazda alışveriş yapalım;
Kolye 5 lira. (Aovvvv) Bileklik bedava. (Oouuvv da o nası la? Kolye alana bileklik bedava dediler olm) 


Tamam sus artık amma uzun yazmışsın;
Uzun lafın kısası ben İzmir'e bayıldım. İnşallah yazın kısmet olursa tatile gitmek istiyorum.
Söylemeden edemicem İzmir'in kızları da öyle aman aman güzel falan da değil yani, İstanbul'a gelsinler de hanfendi görsünleasdfghjkjhgfd. 



Ben İzmir'i çok beğendim, sizlerin de İzmir'i gezip görmeniz ve Seyahatnamemi beğenmeniz dileğiyle Işılsu Durna~

14 Şubat 2012 Salı

- "Samsun Özel" Seyahatnamesi -


- Samsun Onur Anıtı - 
Atamızın Samsun'a çıkışının anısına 1932 yılında yaptırılmış olup, söylenen rivayetlere göre atın kuyruğu yere değmeseymiş dünya harikaları arasına girebilirmiş. 


Bu soğuk havada İstanbul'un kalabalığından, trafiğinden, samimiyetsizliğinden uzakta 4 gece 5 günlük sıcacık bir gezi hikayesi :) 


Tek başına gitmiş kız bi de. Anası babası yok mu bunun. Nasıl yollamışlar öyle. Cık cık cık allahtan bizim kız böyle değil.


Kocaman kocaman heyecanlarımı da koydum bavullarıma düştüm yollara. Galiba heyecanları çok koymuşum 3 bavulla gittim. Hayır anacım sanırsın özel arabamla yada taksiyle falan gidicem, doldurdukça doldurmuşum. Metrobüsle gidiyorum alt tarafı, bırak o bavullarla yer vereni ellerinden gelse atarlar beni.
Geldik havaalanına..(Tabi şimdi gideceğim tek yer havaalanı bana lazı....) Tamam tamam. Evet geldik. Millet uçağının kalkmasına 1 saat kala gelirken ben görmemiş 2,30 saat önceden geldim. Neyse allahtan imdadıma benim gibi iki kadın yetişti de iki sohbet ettik. Merhaba "Sizin uçak kaçta?Hımm daha varmış. Ee tek mi gidiyorsun? Annen baban biliyor mu?
"


Sağsağlim geldik. Uçuş o kadar berbattı ki sanırım bizim pilot türbalans aşığı arada bi girmeyi bırak türbülanstan çıkmadık hiç. Ayrıca verdikleri kahve çok acıydı, kek güzeldi. Pardon bi tane daha kek alabilir miyim?


31 Ocak 2012 Salı

- İstanbul Cevahir Avm Seyahatnamesi - 


Herkes o ışıklı ağaç önünde fotoğraf çekiliyor. Çekildikten sonra "off çok kötü çıkmışım sakın bunu feyse koyma diyordu"... 

Kimle Gidilir; "Akşam yatmaz sabah kalmaz" cümlelerini kuran anneyle, "Kızım o etek biraz kısa değil mi?" diyen babayla, "Berkecanla konuştuğunu annemlere söyliyim de gör" diyen küçük kardeşle, "Aşkıııım tırnağım kırıldı" diyen sevgiliyle, "Onun çıktığı varmış" diyen kankayla, panpayla hatta panpişle bile birlikte gidebilir. 

Giderken Ne Giyilir; Erkekler için; eşofman paçasını daraltabilir, dar V yaka bluz giyebilir, polo tshirtünün yakalarını havaya kaldırıp gezebilir.
Ama güzel bir kot üstüne klasik gömlek giyen erkek is my girl açıkçası.  Kadınlar için ise; Anam hiç sıkıntıya girme sen; giy taytını, giy eteğini, giy şortunu gel. 

Ne Yenir & Ne İçilir; "Yiyiyorum yiyiyorum bi türlü kilo alamıyorum" diyenler için 5. katında fast food seçeneklerinin yanında "Su içsem kilo yapıyo amk" diyenler içinde en üst katında güzel restaurantlar mevcut. Efendime söyliyim iskender olsun, ocakbaşı olsun, "ahaha canım ya biraz da dünya mutfaklarından bahset" diyenler için de çin restaurantı bile mevcut. 
"Arkadaşlarla starbucksla latte keyfiiiii" yaşabileceğiniz gibi, ben latte matte bilmem güzel bi çay yada türk kahvesi içerim diyenler için her keseye uygun cafeleri mevcut. 

"Canım ya gel para harcamayız, biraz mağazaları dolaşır geliriz" diyen kuru kalabalık..

TARİHÇESİ;
2005 yılında açılan, her ne kadar ikametgah yeri Şişli diye gözükse de bence Mecdiyeköy Şişli göbeğinin tam ortasında bulunmaktadır. Kuruluş ismi İstanbul Cevahir Avm diye oluşsa da artık zamanla yerini Cevo, Cevoş gibi isimlere bırakmıştır. Çinlilerden sonra Avrupa'nın en büyük 2. alışveriş merkezidir. Sanırım bu kadar büyük olmasının nedeni, İstanbul'daki apaçi kesimin hızla artması olsa gerek. 
356 bin m2(sanki rakam verdim ya çok anladık amk) olan Türk tabiriyle "Kafam kadar" olan Cevahir'in içinde 280 mağaza(favorilerim Berskha ve Stradivarius*bunu yazmak içinde Google baktım. Bi insan neden mağazasına yazılması zor ve okunması için özel eğitim alınması gereken bi isim koyarki*), 34 fast food (öküz bile doyururuz diyorlar), 14 restaurantı, 12 sinema salonu bulunmaktadır. Avm'nin tamamı 6 saatte gezildiği söylenen rivayetler arasında. 6 saat ne amk tak bana saati; 1,5 saat bilemedin 2, olmadı 3 saatte gezerim. 


DisiStoper'in Yorumu;
Valla ne yalan söyliyim çocuğum gibidir Cevahir Avm. Gezmesi kolay, dolaşması kolay, ulaşımı kolay. Diğer Avm'ler gibi karışık değil. Elit insanından tut, orta halli insandan, Arap turistlerinden, apaçisinden, tikysinden, yolda saat satan Zencisine kadar herkesin uğrak mekanı.
Kahve içmek isteyenler için; Mado.
Fast food yemek istenler için; KFC.
İskender yemek isteyenler için; HD İskender benim tercihim her zaman. 
Ama gelin görün ki sineması (gnçtrkcll kampanyası da olmasa kimse sinemaya gidemicek amk) ve kuru temizlemesi çok pahalı.
En büyük avantajına değinecek olursak diğer Avm'lerde olduğu gibi en alt katında metro girişi olmasıdır. 

Abooow tavana saat gomuşlar gız bak hele kafamıza düşmesin sakın pii. 
  Gezip görmeniz ve seyahatnamemi beğenmeniz dileğiyle Işılsu Durna~ 
                         
                                                                               


3 Ocak 2012 Salı

İlk blog yazısı şeysi :)
Se a se, ses tıt tıt, deneme deneme bir iki.. Allah'ım nasıl köpek gibi heyecanlıyım belli değil!
Neyse artık söze başlamam gerek.
Selamun aleykum. Yok bu çok sert oldu.
Merhaba şekerimm :)))) Yok lan bu da çok mıç mıç oldu.
Offf ! Kendine gel Işılsu !!

Tamam baştan alalım şu işi, yapabilirsin. Derin nefes al. Ağzından al burundan ver. Of burnumda tıkanmış sanki ama neyse olduğu kadar..

Selam ben Işılsu Durna. Bu da benim çocuğum gibi olan blogum. Bu blogu hazırlarken çok iyi isimlerle çalışmadım. Günlerimi haftalarımı vermedim. Dün açtım bugün yazıyorum valla. 

Bir çoğunuz beni tanımakta olup bazılarınız "kızaaaam biz seni çok sçs" derken bazılarız "aman pis şirret kız hiç sevmem, aman o göbeği ne öyle" dediğini adım gibi biliyorum. Ama kendimi kısaca anlatmak gerekirse;

İki kızdan sonra üçüncüsü kesin erkek olur erkek diye dünyaya gözlerini açan, 20 yaşında hayatının baharında ayva göbekli çıtır, Beykent Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümünde tam burslu okuduğunu herkesin gözüne gözüne sokan, duygusallığın dibine vurmuş her boka salya sümük ağlayan, sanki annesi ona bebekken süt değil de enerji içeceği içirmişcesine enerjik, Terazi burcunun tüm dengesizliğini barındıran,  kimi zaman"off annemin benim yaşımda 2 çocuğu varmış evde kaldım lan" diye hayıflanan, arkadaşlarıyla dışarı çıktığında saat 23:45 sularında "off hafiften eve gitsem iyi olacak yoksa babam ağzıma sıçar ha" diye düşünüp gece hayatı yok denecek kadar az olan, Twitter'da @DisiStoper  olarak ortalarda fiti fiti dolanan bir insanım.

-Peki neden böyle bir blog? Hacı sen yazıyon ama ne la bu DisiStoper'in Seyahatnamesi sen onu de bi hele?
Sorunun cevabına gelince de; geçen oturdum ve düşündüm. Evet her insan gibi bende otururak düşünüyorum. Koşarak düşüncek halim yok ya. Aslında mantıklı ha koşarak düşünmek. Du yarın ben bunu bi deniyim. Neyse.. Evet nerde kalmıştım düşündüm. İleride ki meslek hayatımda kelimeleri çok fazla kullanıcaktım. Sonuçta la Twitter neyine yetmiyor diyebilirsin ama onda da 140 karakter zımbırtısı var. Metin yazarı falan olursam kelimelerle aramın iyi olması gerekti. Bunun içinde bol bol okuyup yazmak. Dedim la herkes yazıyor benim neyim eksik. Hatta dış görünüşe vurursak olayı fazlam bile var. Tamam yazalım. Ama ne yazacaktım? Ne "anlatsam roman olur" diyecek bir hayatım vardı, ne de başka insanlar gibi ayrılıklarımı, aşk hayatımı, aşk acılarımı yazacak cesaretim. Yazanlara saygım sonsuz ama ne bileyim ben çok etik bulmuyorum. Aşk özeldir. Bloglara, Twitter'a, Facebook'a yazılamayacak kadar. Hem oldu ki yazdım diyelim. Eski sevgilim ağzıma sıçardı o ayrı.
En sonunda dedim la eşek kadar oldun doğma büyüme İstanbullusun. Ama ne İstanbul'u adam gibi gezmişliğim var ne de tarihi yerlerini görmüşlüğüm. Anca Nevizade de içiyim sarhoş olayım. Bok var dimi içiyorsun, gerizekalı! Bak ya nasıl sinirlendim şimdi kendime..
Neyse gittim kendime paraynan İstanbul için tarihi ve turistlik noktalar rehberi aldım. Hem de orjinal. 20 lira verdim oğlum az para mı.
O rehberde gezilecek 139 yer var. Vaktim olursa inşallah hepsine gidicem. Ee diyebilirsin "ee git amk bizene bundan". Ama deme öyle deme!
Bu kitap ve blog sayesinde gittiğim yerlerin fotoğraflarını paylaşıp, tarihçelerini mizah yoluyla anlatıcam.
Hem gitmek isteyenler de şevklenir bi faydam olur.

Sonuç olarak böyle bir işe heves ettim ve bunları sizinle paylaşmak istedim.
Umarım herşey istediğim gibi olur, gözlerim görmediği yerleri görürken, parmaklarım kelimeleri, siz de yazdıklarımı seversiniz.
Allahım nolur ilk yazımı sevsinler, ilk izlenim çok önemli nolur nolur nolur bokunu yiyim Allahım nolur.
Off ilk yazı da ne uzun oldu lan, millet üşenirde okumaz. Olsun okuyan tek bir kişi olsa bile benim için çok çok çok önemli ve değerli.

Diğer seyahatname yazılarımla görüşmek dileğiyle, kimselere söz vermeyin esen kalın. Bu ne lan sanırsın haber sunuyorum. Ne malım la.

O değil de ulan iyi yazdım ha, çok yazdım ha, güzel yazdım yalnız.
Ben sizi çok sçs <3 

Aha da kitap bu! kırmızı ojelerim de yakıyor ha!!
                                                          Işılsu Durna
~