Yediğim içtiğim benim olsun gezdiğim gördüğüm yerleri anlatacam da soluklanayım önce, mutfağa bi koşu git de su getir hele..

31 Ocak 2012 Salı

- İstanbul Cevahir Avm Seyahatnamesi - 


Herkes o ışıklı ağaç önünde fotoğraf çekiliyor. Çekildikten sonra "off çok kötü çıkmışım sakın bunu feyse koyma diyordu"... 

Kimle Gidilir; "Akşam yatmaz sabah kalmaz" cümlelerini kuran anneyle, "Kızım o etek biraz kısa değil mi?" diyen babayla, "Berkecanla konuştuğunu annemlere söyliyim de gör" diyen küçük kardeşle, "Aşkıııım tırnağım kırıldı" diyen sevgiliyle, "Onun çıktığı varmış" diyen kankayla, panpayla hatta panpişle bile birlikte gidebilir. 

Giderken Ne Giyilir; Erkekler için; eşofman paçasını daraltabilir, dar V yaka bluz giyebilir, polo tshirtünün yakalarını havaya kaldırıp gezebilir.
Ama güzel bir kot üstüne klasik gömlek giyen erkek is my girl açıkçası.  Kadınlar için ise; Anam hiç sıkıntıya girme sen; giy taytını, giy eteğini, giy şortunu gel. 

Ne Yenir & Ne İçilir; "Yiyiyorum yiyiyorum bi türlü kilo alamıyorum" diyenler için 5. katında fast food seçeneklerinin yanında "Su içsem kilo yapıyo amk" diyenler içinde en üst katında güzel restaurantlar mevcut. Efendime söyliyim iskender olsun, ocakbaşı olsun, "ahaha canım ya biraz da dünya mutfaklarından bahset" diyenler için de çin restaurantı bile mevcut. 
"Arkadaşlarla starbucksla latte keyfiiiii" yaşabileceğiniz gibi, ben latte matte bilmem güzel bi çay yada türk kahvesi içerim diyenler için her keseye uygun cafeleri mevcut. 

"Canım ya gel para harcamayız, biraz mağazaları dolaşır geliriz" diyen kuru kalabalık..

TARİHÇESİ;
2005 yılında açılan, her ne kadar ikametgah yeri Şişli diye gözükse de bence Mecdiyeköy Şişli göbeğinin tam ortasında bulunmaktadır. Kuruluş ismi İstanbul Cevahir Avm diye oluşsa da artık zamanla yerini Cevo, Cevoş gibi isimlere bırakmıştır. Çinlilerden sonra Avrupa'nın en büyük 2. alışveriş merkezidir. Sanırım bu kadar büyük olmasının nedeni, İstanbul'daki apaçi kesimin hızla artması olsa gerek. 
356 bin m2(sanki rakam verdim ya çok anladık amk) olan Türk tabiriyle "Kafam kadar" olan Cevahir'in içinde 280 mağaza(favorilerim Berskha ve Stradivarius*bunu yazmak içinde Google baktım. Bi insan neden mağazasına yazılması zor ve okunması için özel eğitim alınması gereken bi isim koyarki*), 34 fast food (öküz bile doyururuz diyorlar), 14 restaurantı, 12 sinema salonu bulunmaktadır. Avm'nin tamamı 6 saatte gezildiği söylenen rivayetler arasında. 6 saat ne amk tak bana saati; 1,5 saat bilemedin 2, olmadı 3 saatte gezerim. 


DisiStoper'in Yorumu;
Valla ne yalan söyliyim çocuğum gibidir Cevahir Avm. Gezmesi kolay, dolaşması kolay, ulaşımı kolay. Diğer Avm'ler gibi karışık değil. Elit insanından tut, orta halli insandan, Arap turistlerinden, apaçisinden, tikysinden, yolda saat satan Zencisine kadar herkesin uğrak mekanı.
Kahve içmek isteyenler için; Mado.
Fast food yemek istenler için; KFC.
İskender yemek isteyenler için; HD İskender benim tercihim her zaman. 
Ama gelin görün ki sineması (gnçtrkcll kampanyası da olmasa kimse sinemaya gidemicek amk) ve kuru temizlemesi çok pahalı.
En büyük avantajına değinecek olursak diğer Avm'lerde olduğu gibi en alt katında metro girişi olmasıdır. 

Abooow tavana saat gomuşlar gız bak hele kafamıza düşmesin sakın pii. 
  Gezip görmeniz ve seyahatnamemi beğenmeniz dileğiyle Işılsu Durna~ 
                         
                                                                               


3 Ocak 2012 Salı

İlk blog yazısı şeysi :)
Se a se, ses tıt tıt, deneme deneme bir iki.. Allah'ım nasıl köpek gibi heyecanlıyım belli değil!
Neyse artık söze başlamam gerek.
Selamun aleykum. Yok bu çok sert oldu.
Merhaba şekerimm :)))) Yok lan bu da çok mıç mıç oldu.
Offf ! Kendine gel Işılsu !!

Tamam baştan alalım şu işi, yapabilirsin. Derin nefes al. Ağzından al burundan ver. Of burnumda tıkanmış sanki ama neyse olduğu kadar..

Selam ben Işılsu Durna. Bu da benim çocuğum gibi olan blogum. Bu blogu hazırlarken çok iyi isimlerle çalışmadım. Günlerimi haftalarımı vermedim. Dün açtım bugün yazıyorum valla. 

Bir çoğunuz beni tanımakta olup bazılarınız "kızaaaam biz seni çok sçs" derken bazılarız "aman pis şirret kız hiç sevmem, aman o göbeği ne öyle" dediğini adım gibi biliyorum. Ama kendimi kısaca anlatmak gerekirse;

İki kızdan sonra üçüncüsü kesin erkek olur erkek diye dünyaya gözlerini açan, 20 yaşında hayatının baharında ayva göbekli çıtır, Beykent Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümünde tam burslu okuduğunu herkesin gözüne gözüne sokan, duygusallığın dibine vurmuş her boka salya sümük ağlayan, sanki annesi ona bebekken süt değil de enerji içeceği içirmişcesine enerjik, Terazi burcunun tüm dengesizliğini barındıran,  kimi zaman"off annemin benim yaşımda 2 çocuğu varmış evde kaldım lan" diye hayıflanan, arkadaşlarıyla dışarı çıktığında saat 23:45 sularında "off hafiften eve gitsem iyi olacak yoksa babam ağzıma sıçar ha" diye düşünüp gece hayatı yok denecek kadar az olan, Twitter'da @DisiStoper  olarak ortalarda fiti fiti dolanan bir insanım.

-Peki neden böyle bir blog? Hacı sen yazıyon ama ne la bu DisiStoper'in Seyahatnamesi sen onu de bi hele?
Sorunun cevabına gelince de; geçen oturdum ve düşündüm. Evet her insan gibi bende otururak düşünüyorum. Koşarak düşüncek halim yok ya. Aslında mantıklı ha koşarak düşünmek. Du yarın ben bunu bi deniyim. Neyse.. Evet nerde kalmıştım düşündüm. İleride ki meslek hayatımda kelimeleri çok fazla kullanıcaktım. Sonuçta la Twitter neyine yetmiyor diyebilirsin ama onda da 140 karakter zımbırtısı var. Metin yazarı falan olursam kelimelerle aramın iyi olması gerekti. Bunun içinde bol bol okuyup yazmak. Dedim la herkes yazıyor benim neyim eksik. Hatta dış görünüşe vurursak olayı fazlam bile var. Tamam yazalım. Ama ne yazacaktım? Ne "anlatsam roman olur" diyecek bir hayatım vardı, ne de başka insanlar gibi ayrılıklarımı, aşk hayatımı, aşk acılarımı yazacak cesaretim. Yazanlara saygım sonsuz ama ne bileyim ben çok etik bulmuyorum. Aşk özeldir. Bloglara, Twitter'a, Facebook'a yazılamayacak kadar. Hem oldu ki yazdım diyelim. Eski sevgilim ağzıma sıçardı o ayrı.
En sonunda dedim la eşek kadar oldun doğma büyüme İstanbullusun. Ama ne İstanbul'u adam gibi gezmişliğim var ne de tarihi yerlerini görmüşlüğüm. Anca Nevizade de içiyim sarhoş olayım. Bok var dimi içiyorsun, gerizekalı! Bak ya nasıl sinirlendim şimdi kendime..
Neyse gittim kendime paraynan İstanbul için tarihi ve turistlik noktalar rehberi aldım. Hem de orjinal. 20 lira verdim oğlum az para mı.
O rehberde gezilecek 139 yer var. Vaktim olursa inşallah hepsine gidicem. Ee diyebilirsin "ee git amk bizene bundan". Ama deme öyle deme!
Bu kitap ve blog sayesinde gittiğim yerlerin fotoğraflarını paylaşıp, tarihçelerini mizah yoluyla anlatıcam.
Hem gitmek isteyenler de şevklenir bi faydam olur.

Sonuç olarak böyle bir işe heves ettim ve bunları sizinle paylaşmak istedim.
Umarım herşey istediğim gibi olur, gözlerim görmediği yerleri görürken, parmaklarım kelimeleri, siz de yazdıklarımı seversiniz.
Allahım nolur ilk yazımı sevsinler, ilk izlenim çok önemli nolur nolur nolur bokunu yiyim Allahım nolur.
Off ilk yazı da ne uzun oldu lan, millet üşenirde okumaz. Olsun okuyan tek bir kişi olsa bile benim için çok çok çok önemli ve değerli.

Diğer seyahatname yazılarımla görüşmek dileğiyle, kimselere söz vermeyin esen kalın. Bu ne lan sanırsın haber sunuyorum. Ne malım la.

O değil de ulan iyi yazdım ha, çok yazdım ha, güzel yazdım yalnız.
Ben sizi çok sçs <3 

Aha da kitap bu! kırmızı ojelerim de yakıyor ha!!
                                                          Işılsu Durna
~